Sunumun Anatomisi: Bölüm 2 — Hikâyenin Gücü: Sunum = Anlatı, Tasarım Sonradan Gelir.
- Cambio Global
- 2 Tem
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 4 Tem

Tasarımla Başlaman Gerekmez
Bir sunum hazırlamak gerektiğinde çoğumuz aynı refleksle başlıyoruz: Bir PowerPoint açılır, boş bir slayt gelir, üstüne bir başlık atılır. Sonra “şu grafiği koyalım, şu görseli ekleyelim” denir. Ve kısa sürede 12–15 slaytlık bir dosya ortaya çıkar.
Ama şöyle bir sorun vardır:
Bu sunum, neden var?
Bir hikâyesi var mı?
Dinleyici kim, ne hissedecek?
Bu sorulara yanıt yoksa, o slaytların sıralaması sadece görsel bir yükten ibarettir. Güzel olabilir, ama boş olur.
Anlatı Olmadan Sunum, Slayt Geçişidir
Sunum bir anlatıdır. Ve her anlatı bir kurguya, bir yapıya, bir dönüşüm noktasına ihtiyaç duyar.Anlatı yoksa, slaytlar birbirinden bağımsız, kopuk ve unutulabilir olur. Ama iyi bir anlatı kurulduğunda, sıradan bilgiler bile bağlam kazanır.
Örnek:
“2024 yılında %35 büyüme sağladık.”
Bu bir veridir.
Ama şöyle anlatılırsa:
“İki yıl önce pazara girmek için ısrar eden 3 kişilik bir ekiptik. Bugün, %35 büyüme ile sektörde ilk 5 içindeyiz.”
Aynı veri, şimdi bir anlatının parçası oldu. Ve artık hatırlanır hale geldi.
Sunumun Anlatı Yapısı Nedir? - Sunumun Anatomisi
Her etkili anlatı — sunumlar dahil — şu temel yapıya oturur:
Giriş: Nereden başlıyoruz?
Gelişme: Ne gördük, ne öğrendik?
Dönüm Noktası: Ne fark ettik, ne değişti?
Çözüm: Ne öneriyoruz, hangi yolu seçiyoruz?
Sonuç: Bundan sonra ne olacak?
Bu yapı yalnızca romanlara ya da filmlere ait değil. İyi bir yatırım sunumu, bir satış sunumu ya da iç iletişim sunumu da bu yapıyı takip eder.
Sunumun etkili olması için her slaytın bir yere hizmet etmesi, bir öncekiyle bağ kurması ve bir sonrakine zemin hazırlaması gerekir.
Dinleyici, Hikâyeyi Takip Etmek İster
Sunumlar bazen bilgi vermek adına her şeyi içermek zorunda hisseder. Ancak bu, izleyiciyi yormak, hatta kaybetmek anlamına gelir. Çünkü insan zihni bilgiye değil, akıntıya kapılabileceği bir hikâyeye ihtiyaç duyar.
İyi bir sunum, izleyiciye şunu hissettirir:
“Bu beni ilgilendiriyor.”
“Burada bir gerilim var.”
“Şimdi ne olacak acaba?”
Bu hisler ancak bir anlatı varsa oluşur.
Sunum = Etki İçin Kurgulanmış Bir Hikâye Olmalı
Güçlü bir sunumun üç ayağı vardır:
Amaç: Bu sunumu neden yapıyorum?
Hedef kitle: Kime hitap ediyorum?
Dönüşüm: Sunum sonunda neyin değişmesini istiyorum?
Bu üç sorunun cevabı olmadan hazırlanan her sunum eksiktir. Görselliği ne kadar iyi olursa olsun.
Tasarım, Anlatının Hizmetkârıdır
Eğer iyi bir hikâyen yoksa, dünyanın en iyi tasarımı bile işe yaramaz. Ama sağlam bir anlatın varsa, sade bir tasarım bile etkili olur. Çünkü insanlar önce anlam kurar, sonra görselle pekiştirir.
Tasarımın görevi bağırmak değil, yönlendirmektir. Görsel hiyerarşiyle, boşlukla, vurguyla… anlatıya hizmet etmektir. Ve bu sadece güçlü bir anlatının üzerine inşa edilebilir.
Slayta Değil, Mesaja Başla
Bir sonraki sunumuna başlamadan önce PowerPoint açma. Bir kağıt al, ya da boş bir Word sayfası. Şu üç soruyu yanıtla:
Bu sunumda ne anlatmak istiyorum?
Dinleyici kim, neye ihtiyaç duyuyor?
Sunum sonunda ne düşünmelerini, ne yapmalarını istiyorum?
Bu üç cevabın üzerine kurduğun sunumun etkisi, yalnızca görselle değil, düşünceyle büyür.
Sunumun Anatomisi
コメント